24 Aralık 2011 Cumartesi

ne oldu bana ya?

son zamanlarda bana bi haller oldu blogcan... aksi davranıyorum herkese, her şeye... nedendir bilmiyorum, içimde engellenemez bir beğenmeme durumu, bi burun bükme, bi tiksinme şeysi var insanlara karşı. havaların sürekli bi öyle bi böyle olmasından mıdır, depresyona mı giriyorum bilmiyorum da bi insan iki günde böyle değişir sonra da dört kişi ile kavga eder mi ya? kavga dediğim ağız burun kırma değil tamam da laf dalaşı, hakaretler. özür dileyen insana cevap verme gayretinde bile bulunmuyorum, en yakınlarımdan biri halbuki. içimden gelmiyor. hoşlanmıyorum bu aralar kendimden, pozitif bi insanım ben normalde. öyle aksi davranışlarda bulunmam da, bugünlerde ne oldu bana. bunu çözicem, bi iç hesaplaşma yaşıcam kendimle sonra sana da anlatıcam. söz.

24:00

hoş bir gün değil... bilmiyorum nedendir, bugün içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor. aslında nedeni belli, bu gece dağıtmak istiyordum. arkadaşla anlaştık, dimi mutlu? bi güzel içicektik, gülücektik biraz. hazırlandım, giyindim, kazak giydim bi de soğuk diye. çıkıcakken evden dedim ne olur ne olmaz bi sefer saatlerine bakıyım... bir de baktım ki, otobüsün en son seferi 24:00 yazıyor. baktım saate, çeyrek var on ikiye. sikerler böyle işi afedersin. hafta içi bile saat bire kadar otobüs var, hafta sonu en son otobüs nasıl 24:00 ya, nasıl? bi moralim bozuldu blog - yalnız sözlük demeye benzemiyormuş bu- ... sonra oturdum surat çarşamba pazarı, dedim şu yusuf atılgan reisin anayurt oteli'ne devam ediyim. okuyorum, okuyorum sayfalar geçiyor ben bir türlü kitaba kafamı veremiyorum. kapat dedim, aç bi film de keyfin yerine geldi. açtım ''source code'', başladım izlemeye... yirmi dakika geçti, yok keyfim yok ne izlicem. kapattım. e bari uyu dedim kendi kendime, koydum yastığa başımı olmuyor, uyku da gelmiyor. ne siktiri boktan iştir bu? sıkıldım yemin ediyorum ya. biraz alkol iyi olurdu, biraz değil aslında birkaç kadeh bişeyler.

samimi tavsiye

İngiliz dizisinden aynı isimle uyarlanan, 2011 yapımlı ''Shameless''e arkadaş tavsiyesi üzerine başlayayım dedim. Posterini görünce bile samimi, güzel, seyirlik bir iş olduğunun sinyalini veren diziye başlar başlamaz tek kelime ile ''hasta'' oldum! Evi terk eden bir anne, alkolik bir baba, beş kardeşine annelik yapan bir abla, araba soyguncusu bir sevgili, eşcinsel bir kardeş... Okuyunca bile ''amma dramatikmiş be'' dedin dimi? Türkiye'de bu konu üzerine bir dizi olsaydı eminim yıllar süren ''Yaprak Dökümü'' ya da ''Öyle Bir Geçer Zaman Ki''den daha dramatik olabilirdi, ekran karşısında ''ya bu nasıl bir aile, başları hiç mi dertten kurtulmaz böhüü'' diye haykırabilir, ağlayışlar yaşayabilirdin ama bu ekip böyle bir dramdan öyle harika bir komedi çıkartmış ki. Tamam zaman zaman hüzünlendirmiyor değil ama o kadar güzel harmanlamışlar ki bunu...Her karakter derinlemesine yazılmış, hepsi ayrı boyutlarda, birbirlerinden çok farklı  . Favori karakterim mi? Zeka küpü Lip! Oyuncu çok iyi oynuyor, güzel yazılmış, güzel oynanmış bir karakter.
Dizi, ABD'de de o kadar çok sevilmiş ki daha ilk haftalardan eleştirmenlerin favorisi olmuş, hatta en yüksek reyting oranına ulaşmış. Sana tavsiyem, vakit kaybetmeden bu diziye başla. Başla, daha sonra zaten adını çok duyacaksın.  Bir de ufak bi bilgilendirme, dizinin ikinci sezonu 08 Ocak'ta, ABD'de başlıyor... 

Saygılar...

17 Kasım 2011 Perşembe

sadece kahve.


türk kahvesi, beni hayata bağlayan ender şeylerden biri. 
neden bilmiyorum, bi tutku var aşk var sanki aramızda, günde bir-iki tane içmeden, bir cafeye gittiğimde ''bakar mısın, bana orta şekerli bir türk kahvesi!'' demeden rahat edemiyorum. iyi geliyor, o an ne yapıyorsam, o an ne hissediyorsam onların üstüne fikir veriyor, motive ediyor, dert ortağı oluyor gibi. özellikle bu günlerde, bu efkarlı günlerde sadece kahve diyorum. yanda beliren görsel de sizin de canınız çekmedi mi şöyle bi köpüklüsünden? neyse ki ben bugünlük limiti doldurdum, size afiyet olsun..:)

buradayım.

merhaba sevgili dostlar,
kararsızlıktan öldüğüm şu günlerde, benim neden bir blogum yok ki dedim... yazmayı sevmiyor muyum, keyifli bir ortam oluşacağını düşünmüyor muyum?.. o zaman artık ben de buradayım:)